1. I. İSA’NIN YAŞAMINA BİYOGRAFİK BİR BAKIŞ
BİR MESİH’İN GELİŞİNİN BEKLENMESİ
“Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi.” (Gal. 4:4)
Yeni Antlaşma’daki bu basit ifade, peygamberlikle bildirilen Yahudi Mesih’in beklendiği huzursuz bir beklenti dönemini tamamlar:
“İşte Davut için doğru bir dal çıkaracağım günler geliyor” diyor RAB. “Bu kral bilgece egemenlik sürecek, ülkede adil ve doğru olanı yapacak.” (Yer. 23:5)
“Ey Siyon kızı, sevinçle coş! Sevinç çığlıkları at, ey Yeruşalim kızı! İşte kralın! O adil kurtarıcı ve alçakgönüllüdür. Eşeğe, evet, sıpaya, eşek yavrusuna binmiş sana geliyor!” (Zek. 9:9)
“Bundan ötürü Rab’bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.” (Yeş. 7:14)
“Çünkü bize bir çocuk doğacak, bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.” (Yeş. 9:6)
Bu ve bunun gibi başka peygamberlikler nedeniyle [Ek VII’ye bakın: 70 Haftanın Sırrı] dindar Yahudiler tapınakta “İsrail’in avutulmasını özlemle bekliyordu.” (Luka 2:25)
DOĞUMU VE ÇOCUKLUĞU
İsa, bir bakireden doğma mucizesi ile Davut’un şehri Beytlehem’de dünyaya geldi (Luka 2:1-7). Tarihi hesaplara göre yaklaşık MS 4 ile 6 arasında doğdu. O yıllarda İsrail Roma İmparatoru Augustus’un (MÖ 63 – MS 14) egemenliği altındaydı. İsa’nın imparator tarafından yönetici atanmış Hirodes tarafından öldürülmesi tehdidi nedeniyle İsa’nın ailesi Mısır’a kaçıp orada uzun bir süre kaldı (Mat. 2:16-23). Despot Hirodes’in ölümünden sonra Meryem ve Yusuf İsa’yla birlikte Nasıra’ya gittiler. Burası İsrail’in en kuzeyindeki Celile bölgesinde, bir tepe üstüne kurulu bir şehirdi. “”İsa bilgelikte ve boyda gelişiyor, Tanrı’nın ve insanların beğenisini kazanıyordu” (Luka 2:52).
TOPLUM İÇİNDE AÇIKÇA VAAZLAR VERMEYE YAKLAŞIK 30 YAŞINDAYKEN BAŞLADI.
Kısa süren faaliyet dönemi başladıktan sonra [belli bir görevle gönderdiği] on iki elçisiyle [Grekçe Apostel] birlikte yaklaşık üç yıl boyunca bütün İsrail’i gezdi. Sinagoglarda [havra] öğretti, Tanrı’nın Egemenliğini duyurdu ve çok sayıda mucize yaptı. O’nu dinleyenler “yetkiyle konuştuğu için O’nun öğretişine şaşıp kaldılar.” (Luka 4:32). Birçok kişi hastalıklarından iyileştirildi, cinlerden özgür kılındı ve hatta bazıları ölümden diriltildi. Doğa güçleri bile O’nun yetkisine boyun eğdiler. Herkes şaşıp kaldı. Birbirlerine, “Bu nasıl şey?” diye sormaya başladılar. “Yepyeni bir öğreti! Kötü ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyor.” Böylece İsa’yla ilgili haber, Celile bölgesinin her yerine hızla yayıldı (Mar. 1:27-28). Büyük kalabalıklar İsa’yı izlediler. Köylerde, kentlerde ve çiftliklerde, İsa’nın gittiği her yerde, hastaları meydanlara yatırıyor, sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin vermesi için yalvarıyorlardı. Dokunanların hepsi de iyileşiyordu (Mar. 6:56).
YANLIŞ ANLAŞILMIŞ OLAN MESİH
İsa hakkındaki peygamberlikler iki farklı olayı anlatırlar. Birincisi, İsa bir Kurtarıcı ya da Günahlardan Kurtaran kişi olarak tanımlanır, çünkü günah kuzusu olarak kendi yaşamını vermiştir. Bu olay geçmişte yaşanmış bir olay.
- Bu konuyla ilgili şuraya bakın: bölüm: Kutsal Kitap’ın Tanrı Sözü Olduğunu Gösteren İşaretler
İkinci olay henüz gerçekleşmedi. Yine de günümüzde yaşanan olaylar açıkça gösteriyor ki, gerçekleşmesi çok yakındır. İsa dünyaya ikinci kez, ama bu defa yargılamak için gelecek [parousia] (Yuh. 14:1-3; 18-19; 1. Sel. 4:13-18; 1. Kor. 15:12-26).
Yahudiler bir yanılgıya düşerek kral Davut gibi politik bir önder, politik bir kurtarıcı olacak bir Mesih’i beklediler ve bu nedenle İsa’yı sahte Mesih olarak reddettiler.
İsa’nın şaşırtıcı bilgeliği ve yetkisi ve gerçekleştirdiği inanılmaz mucizeleri, birçok kişiyi hayretler içinde bırakmıştı. Yüksek Kurul (İsraillileri sivil olarak yöneten kurul) geleneksel olarak Başkâhinin önderliğinde toplam 70 üyeden oluşuyordu ve İsa’ya karşı kıskançlık ve reddetmeyle tepki gösterdi. İsa’nın bu kadar sevilmesini kendileri için bir tehdit olarak gördüler. İçlerinde büyüyen düşmanlıkla O’nu zor duruma düşürecek sorular sordular ve bu şekilde O’nu kışkırtmaya çalıştılar. O’nu bir şekilde suçlu çıkarmak için pusuda beklediler. Sonuçta kıskançlık ve düşmanlık duygularıyla organize olmuş bir halk topluluğu ayarladılar ve İsa’yı önce kendi mahkemelerinin sonra da Roma mahkemesinin önüne çıkarmayı başardılar. Roma mahkemesine çıkmak zorunluydu, çünkü Yahudi yetkilileri hukuki konularda karar veremezlerdi. İsa’yı Tanrı’ya küfretmekle suçladılar. Romalı Vali Pilatus Yahudilerin İsa’yı kıskandıkları için suçladıklarını biliyordu. İsa’nın suçsuz olduğunu da biliyordu (Mat. 27:18; Luka 23:14).
Pilatus yine vali konağına girdi. İsa’yı çağırıp O’na, “Sen Yahudiler’in Kralı mısın?” diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi: “Bunu kendiliğinden mi söylüyorsun, yoksa başkaları mı sana söyledi?” Pilatus, “Ben Yahudi miyim?” dedi. “Seni bana kendi ulusun ve başkâhinlerin teslim ettiler. Ne yaptın?” İsa, “Benim krallığım bu dünyadan değildir” diye karşılık verdi. “Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir.” Pilatus, “Demek sen bir kralsın, öyle mi?” dedi. İsa, “Kral olduğumu sen söylüyorsun” karşılığını verdi. “Ben gerçeğe tanıklık etmek için doğdum, bunun için dünyaya geldim. Gerçekten yana olan herkes benim sesimi işitir.” (Yuh. 18:33-37)
Bunun üzerine Pilatus İsa’yı salıvermek istedi. Ama Yahudiler, “Bu adamı salıverirsen, Sezar’ın dostu değilsin!” diye bağrıştılar. “Kral olduğunu ileri süren herkes Sezar’a karşı gelmiş olur.” Pilatus bu sözleri işitince İsa’yı dışarı çıkardı. Taş Döşeme -İbranice’de Gabbata- denilen yerde yargı kürsüsüne oturdu. Fısıh Bayramı’na Hazırlık Günü’ydü. Saat on iki sularıydı. Pilatus Yahudiler’e, “İşte, sizin Kralınız!” dedi. Onlar, “Yok et O’nu! Yok et, çarmıha ger!” diye bağrıştılar. Pilatus, “Kralınızı mı çarmıha gereyim?” diye sordu. Başkâhinler, “Sezar’dan başka kralımız yok!” karşılığını verdiler. (Yuh. 19:12-15).
Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: “Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Bu işe siz bakın!” (Mat. 27:24; Yuh. 18:38). Böylece İsa bir suçlu gibi herkesin ortasında eziyet gördü ve çarmıha gerildi. Jeruşalim’in dışındaki Golgota adındaki tepede, o zamanlar Roma İmparatorluğu’nda hep yapıldığı gibi, ellerinden ve ayaklarından tahta bir çarmıha çakıldı. Saat sabahın dokuzuydu. Öğlen olunca bütün ülke üç saatliğine karanlığa gömüldü. Sonra İsa öldü. O anda tapınağın perdesi yukarıdan aşağıya iki parçaya bölündü. [Tanrı ile insanlar arasındaki duvarı simgeleyen tapınaktaki perdenin yukarıdan ikiye bölünmesi tanrısal bir işaretti. (İbr. 9:1-109)].
İsa’nın ölümüyle deprem de oldu. İsa’yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, “Bu gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu!” dediler (Mat. 27:54). Zengin bir adam olan ve İsa’nın izleyicisi olan Aramatyalı Yusuf İsa’nın cesedini çarmıhtan alma iznini aldı. Cesedi bir bezle sardı ve onu kendisine ait olan kayanın içine oyulmuş ve hiç kullanılmamış mezara koydu. Mezarın girişine, değirmen taşına benzeyen büyük bir taş koyup mezarı kapattı. Üçüncü gün, sabahın erken saatlerinde İsa ölümden dirildi. Dirilmiş olan İsa ilk önce birkaç kadına göründü. Bu kadınlar O’nu elçileri gibi hep izlemişlerdi. Daha sonra tekrar tekrar elçilerine göründü. “Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü.” (1. Kor. 15:6). Elçilerine peygamberlerin yazıları aracılığıyla Mesih’in neden acı çekmesi, ölmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğretti (Luka 24:45-46). Dirildikten kırk gün sonra öğrencilerine son ve çok önemli bir görev verdi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta 28:18-20). Daha sonra “onların (öğrencilerin) gözleri önünde yukarı alındı. Bir bulut O’nu alıp gözlerinin önünden uzaklaştırdı.” (Elç. İşl. 1:8-9).
- Müjdeler İsa’nın doğumu, yaptığı konuşmalar, eylemleri, acı çekmesi, ölmesi ve dirilmesi hakkında ayrıntılı bir şekilde yazarlar. Bunlar İsa’nın ölümünden az bir zaman sonra O’nun öğrencileri tarafından yazıya geçirildiler.
Hristiyan kaynaklı olmayan tarihi metinler de İsa’nın yaşamı ve çarmıha gerilmesi hakkında bilgi verirler.
Romalı Yahudi tarihçi Flavius Josephus (MS 37-100) Roma’ya karşı yapılan Yahudi ayaklanmasında Celileli Yahudi komutandı, ancak 67 yılında tutuklandı. Daha sonra serbest bırakıldığında, Roma vatandaşı olma hakkı elde etti ve Roma için İsrail’in tarihini yazdı. En tanınan eseri Antiquitates Judaicae, Yahudi halkının tarihini 20 ciltte anlatır. Bu kitaplarda İsa’nın yaşamı, çarmıha gerilmesi ve dirilişi de tarihi bir olay olarak anlatılır:
“O yıllarda İsa adında bilge bir adam yaşıyordu, O’nu insan olarak adlandırmak doğru olursa eğer. İnanılmaz şeyler gerçekleştirdi. Gerçeği sevinçle kabul eden insanların öğretmeniydi. Bu sayede çok sayıda Yahudiyi olduğu kadar putperestleri de kendine çekti. O, Mesih’ti. Pilatus O’nu halkın ileri gelenlerinin çabaları sonucu çarmıhta ölüm cezasına çarptırdıysa da izleyicileri O’na karşı sadakatsizlik etmediler. Çünkü, Tanrı tarafından gönderilmiş olan peygamberlerin bunu ve daha başka pek çok harika şeyi önceden bildirmiş oldukları gibi, üçüncü gün onlara dirilmiş olarak göründü. O zamandan beri toplumda kendilerini O’nun adıyla çağıran Hristiyanlar [Mesih İnanlıları] vardır.” (Josephus, 93/94, Clemens, 1889/1959ö S. 515f, Almanca’dan çeviri)
Publius Cornelius Taciticus [yaklaşık MS 56-120] en önemli Romalı tarihçilerden biriydi. 97 yılında Roma konsolosu, 112 yılında da Asya’nın Roma bölgesinde (Batı Asya) başkonsolos oldu. MS 80-84 yılları arasında Britanya’nın genel valisi olan tanınmış General Julius Agricola’nın kızı Julia Agricola ile evlendi. Toplam 5 eser yazdı. Yıllıklarında 64 yılında Roma’da çıkan yangından sonra Nero tarafından uygulanan Hristiyan zulmünü anlatır. Burada nefret edilen Hristiyanların, isimlerini Tiberius ve vali Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerdirilen Mesih’ten aldıklarını yazar:
“Ama ne insan çabaları, ne en yüksek konumdaki kişinin bağışları ne de tanrıların yatıştırılması, yangının emredilmiş olduğu dedikodusunu engelleyemedi. Bu nedenle Nero dedikoduları önlemek için suçlular buldu ve halkın bütün bu olanlar nedeniyle ‘nefret edilen Hristiyanlar’ olarak adlandırdığı kişiler için özel cezalar uyguladı. Onlara bu ismi veren Mesih (Christus) Tiberius’un yönetimi altında Vali Pontius Pilatus tarafından ölüm cezasına çarptırılmıştı; kısa bir süre için bastırılmış olan bu yıkıcı batıl inanç tekrar ortaya çıktı; sadece bu kötülüğün kaynağı olan Yahudiye’de değil, Roma şehrinde de.” (Tacitus, 1873, Almanca’dan çeviri.)