III. İMAN SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI

3. III. İMAN SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI

Kutsal Kitap’a Göre İman

İman Kutsal Kitap’ta ve İslamiyet’te farklı anlaşılır. Kutsal Kitap’ta İbraniler 11:1’de iman şöyle tanımlanır:

“İman, umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.”

Bu açıdan bakılırsa iman yürekle (güvenmek, umut etmek) ve akılla (emin olmak) ilgilidir. Böyle bir imanı, görünmeyen bir dünyanın gerçek olduğu bilgisi ve inancı izler. Bir şeyin doğru olduğuna inanmak anlamında bir iman Kutsal Kitap bakış açısına göre gerçek iman değildir.

Dolayısıyla Tanrı’ya inanmak, ilk önce O’nun var olduğundan emin olmak demektir. Ayrıca Tanrı’ya inanan kişi kendisini O’nun Sözüne göre yönlendirir ve biçimlendirir: “İman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek olamaz. Tanrı’ya yaklaşan, O’nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.” Tanrı’nın adil olduğunu anladığımız zaman ve aynı zamanda O’nun bizi sevdiğini, iyi bir Tanrı olduğunu, değişmez olduğunu, sadık ve lütufkâr olduğunu anladığımız zaman O’na kötü zamanlarda da korku duymadan güvenip güvenemeyeceğimize karar verebiliriz. Bu açıdan iman, davranışları önceden hesap edilemeyen bir Tanrı’ya körü körüne güvenmek değildir.

Bu imanın Habil’in, Nuh’un, İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un, Yusuf’un, Musa’nın, Rahab’ın, Gideon’un, İlyas’ın, Davut’un ve başka birçok imanlının iman yaşamında nasıl uygulandığını, Eski Antlaşma’da okuyabiliriz. Ayrıca bu konu kısa alıntılar şeklinde de olsa İbraniler mektubunun 11. bölümünde bize bir model olması için gösterilir.

İbranice’de iman etmekten anlaşılan şey, davranıştır:

Halk, Ginnesar Gölü’nün kıyısında duran İsa’nın çevresini sarmış, Tanrı’nın sözünü dinliyordu. İsa, gölün kıyısında iki tekne gördü. Balıkçılar teknelerinden inmiş ağlarını yıkıyorlardı. İki tekneden Simun’a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, teknenin içinden halka öğretmeye devam etti. Konuşmasını bitirince Simun’a, “Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı atın” dedi. Simun şu karşılığı verdi: “Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları atacağım.” Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı. (Luka 5:1-6)

Simun, İsa’nın dediğine inandığını davranışıyla gösterdi.

Daha sonra bu aynı şekilde devam etmedi:

Öğrenciler, O’nun gölün üstünde yürüdüğünü görünce dehşete kapıldılar. “Bu bir hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar. Ama İsa hemen onlara seslenerek, “Cesur olun, benim, korkmayın!” dedi. Petrus buna karşılık, “Ya Rab” dedi, “Eğer sen isen, buyruk ver suyun üstünden yürüyerek sana geleyim.”  İsa, “Gel!” dedi. Petrus da tekneden indi, suyun üstünden yürüyerek İsa’ya yaklaştı. Ama rüzgârın ne kadar güçlü estiğini görünce korktu, batmaya başladı. “Ya Rab, beni kurtar!” diye bağırdı. İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, “Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?” dedi. (Matta 14:26-31)

Demek ki iman davranış olarak anlaşılmalıdır. Kuşku duymak ise İbranice’de “hiçbir şey yapmamak” olarak anlaşılır. İsa Petrus’a “Neden kuşku duydun?” diye sorarken, aslında “Neden artık inanmadın?” demek istiyor! Demek ki Petrus’tan inancını kaybetmemesi ve inanmaya devam etmesi isteniyor. İsa’nın çarmıha gerilmesinden, dirilmesinden ve göğe alınmasından sonra durum değişmişti. Elçilere zulmedildi, hapse atıldılar ve Yüksek Kurul’un önüne çıkarıldılar:

“Başkâhin onları sorguya çekti: ‘Bu adı kullanarak öğretmeyin diye size kesin buyruk vermiştik’ dedi. ‘Ama siz öğretinizi Yeruşalim Kenti’nin her tarafına yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz.’  Petrus ve öbür elçiler şöyle karşılık verdiler: ‘İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek.’ (Elç. İşl. 5:28-29)

İslami Anlayış

İslami anlayışa göre iman, imanın altı şartında açıklanır. İslamiyet’e göre iman, Kur’ân’da açıklanan imanın şartlarına uymaktır:

Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyle sapıtmıştır. (Nisa 4:136)

Başka teologlar bunlara kadere imanı da eklerler.

  • Ek XIV’e de bakın: İslamiyet’te Kader Anlayışı

Bir Müslüman imanını uygun eylemlerle yaşamak isteyecektir. Bunun için İslam’ın şartları verilmiştir. Bir Müslüman bu beş şarta uyarak imanını gösterir:

  1. Şahadet etmek, imanı dile getirmektir: Ben tanıklık ederim ki, (yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah’tan başka İlah yoktur. Ve yine tanıklık ederim ki, Muhammed Onun kulu ve elçisidir.
  2. Namaz kılmak: Günde beş kere namaz kılınması zorunludur (salah).
  • Ek IV’e de bakın: Dua Anlayışı
  1. Zekât vermek: İhtiyacı olan Müslümanlara veya İslam’ın gönüllerde yayılmasına katkıda bulunanlara yapılan yardımdır.
  2. Oruç tutmak (sawm): Ramazan ayı boyunca gün doğumundan gün batımına kadar oruç tutmaktır. Bu süre içinde hiçbir şey yenmez ve içilmez (belirli bazı istisnalar dışında).
  3. Hacca gitmek: Bir Müslüman yaşamında bir kere belirlenmiş olan Hac zamanında Mekke’deki Kâbe’ye hacca gider.

Sahih-i Buhari’nin hadisleri imanın şartlarını genişletir:

“Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir gün Hz Peygamber (sav) insanların arasında oturuyordu. Bir adam geldi ve “İman nedir?” diye sordu. Resûllullah cevap verdi: “İman, Allah’a, meleklerine, O’nunla karşılaşacağına, peygamberine ve ölümden sonra yaşam olduğuna inanmaktır.” Adam tekrar sordu: “İslam nedir?” Resûllullah şöyle buyurdu: “İslam, Allah’a iman etmek, başka ilaha tapmamak, namaz kılmak, zekât vermek ve Ramazan’da oruç tutmaktır.” (Sahih-i Buhari, bölüm 2, hadis nr. 10, Almanca’dan çeviri)

İman, iyi bir amel olarak kabul edilir

“Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir gün Resûllullah’a (sav) şöyle soruldu: “Hangi amel en değerlidir?” Resûllullah şöyle buyurdu: “Allah’a ve elçisine iman etmek.” Bunun üzerine bir soru daha soruldu: “Bunun haricinde en değerli olan amel nedir?” Şöyle cevap verdi: “Allah’ın yolunda cihad etmek.” Bir soru daha soruldu: “Bunun dışında?” Şöyle cevap verdi: “Hacca gitmek.” (Sahih-i Buhari, bölüm 2, hadis nr. 26, Almanca’dan çeviri)