9. IX. MUHAMMED’İN OKUMA YAZMASI YOK MUYDU?
Müslümanlara Muhammed’in okuma yazmasının olmadığı öğretilir. Bunu söyleyerek onu aşağılamak istemezler. Tam tersine: “Okuma yazması olmayan biri nasıl olur da Kur’ân gibi bir kitap üretebilir?” demek isterler. Bununla Kur’ân’ın asıl yazarının Allah olduğunu göstermek isterler.
Muhammed’in okuma yazması olmadığını ima eden ayetler şunlardır:
A’raf 7:157: … o ümmî [الْأُمِّيَّ l-umiya] Peygamber’e [النَّبِيَّ l-nabiya], uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. […]
“Ümmi” sözcüğünün anlamını şu ayette buluyoruz:
Cumua 62:2: Çünkü ümmîlere [الْأُمِّيِّينَ l-umiyīna] [Yahudilerin ve Hristiyanların aksine “kitap” sahibi olmayan ve bu nedenle bir şey bilmeyen Araplar] içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.
Yusuf Ali tarafından ingilizce’ye çevrilen Kur’ân’daki bir dipnotta, “ümmi” sözcüğü ile “kitap ehli” (Yahudi ve Hristiyan) olanların aksine o zamanda henüz kitap ya da Allah’ın vahyini almamış olan Araplar’ın kastedildiği açıklanır. Bu yorum şu ayetle de desteklenir:
Ali İmran 3:20: […] Ehl-i kitaba [Yahudiler ve Hristiyanlar] ve ümmîlere [ وَالْأُمِّيِّينَ wal-umiyīna] de: “Siz de Allah’a teslim oldunuz mu?” de […].
Muhammed kendisini, henüz İslamiyet’i kabul etmemiş ve bu nedenle “cahillik” içinde yaşayan putperest Araplara gönderilmiş, Allah’ın bir uyarıcısı olarak görüyordu. Yani cahil ve okuma yazması olmayan kişi Muhammed’in kendisi değil, onun çağındaki Araplardır. Muhammed’in gençken yaptığı gibi sürekli yolculuklar yapan, tanınmış bir tüccarın okuma yazmasının olmadığını düşünmek çok zordur. Çünkü gençliğinde çok yakın olduğu yeğeni Ali çok eğitimli biriydi.
Muhammed’in, henüz Medine’de etkinken ve Mekkelilerle düşmanlık içindeyken, Kâbe’ye “küçük bir hac yolculuğu” (Umra) yapmak istediği yazar (Buhari, hadis 3.863). Müslümanlar Mekkelilerle yazılı bir antlaşma yaptılar. Antlaşmada şunlar yazıyordu: “Bunlar Allah’ın Resulü Muhammed’in koşullarıdır […]. Buna karşılık Mekkeliler belgede Muhammed’in adının “Muhammed bin Abdullah” olarak değil de “Allah’ın Resulü” olarak yazılmasına tepki gösterdiler. Muhammed her iki adın da kendisinin adı olduğunu söyledi ve yeğeni Ali’nin “Allah’ın Resulü” diye yazan sıfatı çıkarmasını istedi, ancak Ali bunu reddetti. “Bunun üzerine Allah’ın Resulü belgeyi aldı ve üstüne: “Bunlar Muhammed bin Abdullah”ın koşullarıdır […]” diye yazdı.
Muhammed’in okuma yazmasının olduğu Sahih-i Buhari’den alınan şu ayetten de anlaşılır:
“Sa’id İbn Gubair anlatıyor: İbn Abbas dedi: ‘Perşembe, nasıl bir Perşembe!’ Sonra göz yaşları (yerdeki) taşları kaplayana kadar ağladı. Ona sordum: Perşembe gününün anlamı nedir Abbas? Bana dedi: Resûllullah’ın (sav) ağrıları dayanılamayacak hale geldiği zaman şöyle dedi: Bana gelin! Ölmümden sonra doğru yoldan sapmamanız için size bir şey yazacağım!” (Sahih-i Buhari, bölüm 25, hadis nr. 3089, Almanca’dan çeviri)
9