20. XX. AZAP KABİRDE BAŞLIYOR
İslamiyete göre kabirde kıyamete kadar geçen zaman (berzah), bir insanın ölümüyle dirilişi arasındaki durumudur. Şehitler haricinde herkes kabirde iki melek tarafından Muhammed ve İslam hakkında sorguya çekilecektir.
Al-Bara İbn Azib (ra) bildirdi:
Peygamber (sav) efendimiz […] dedi: “Herkese (ölümünden sonra) soru sorulacak: “Rabbin kimdir?” Mümin buna şöyle cevap verecek: “Rabbim Allah’tır ve peygamberim Muhammed’dir (sav)”. Her şeye hâkim yüce Allah’ın sözlerinin anlamı budur: “Allah değişmeyen sözüyle bu yaşamda ve ahirette müminleri destekler.” (Sahih-i Buhari, bölüm 52, hadis no: 5117, İngilizcesinden çeviri)
Kabirde sorgulanan kişiye ya ceza verilir ya da ödül:
“Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki: “Şu Muhammed (sav) denilen zat hakkında ne dersin?” O da şöyle cevap verir. “O, Allah’ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O’nun kulu ve elçisidir.” Bunun üzerine melekler; “Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik”, derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: “Yat ve uyu ” derler. O da; “Aileme gidin de durumu haber verin” der. Melekler ona; “Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi, mahşer gününe kadar sen uyumana devam et.” derler.”
“Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: “Şu Muhammed (sav) denilen zat hakkında ne dersin?” Münâfık da şöyle cevap verir: “Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum.” Melekler ona; “Böyle diyeceğini zaten biliyorduk” derler. Daha sonra yere “Bu adamı alabildiğine sıkıştır” diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder.” (Tirmizi Cenâiz 70).
Muhammed’e göre insanlar kabirlerinde ağır bir şekilde cezalandırılırlar:
Aişe (ra) bildirdi: Medineli iki kadın bana gelip dediler: “İnsanlar kabirlerinde azap çekerler”. Ben dedikleri şeyi kabul etmedim, söylediklerini çok uygunsuz buldum ve onlara inanmadım. Sonra gittiler ve Allah’ın Resul (sav) geldi. Ona sordum: “Ey Allah’ın Resulü! Medineli iki yaşlı kadın bana gelip insanların kabirde azap çektiklerini söylediler”. (Allah’ın Resulü) dedi: “Evet, kabir azabı vardır. İnsanlar öyle ağır cezalandırılacaklar ki, hayvanlar onları duyacak”.
Ardından Hz. Aişe şöyle demiştir: “Bundan sonra Allah’ın Resûlü’nün (sav), sonunda kabir azabından Allah’a sığınmadığı hiçbir namazını görmedim [her namazdan sonra kabir azabından Allah’a sığınırdı].” (Buhâri; Cenâiz 89; Müslim, Mesâcid, 123; Nesâî, Cenâiz 115, İngilizcesinden çeviri)
Kabir azabından kaçınmak için müminlerin Allah’a sığınmaları gerekir:
Ebu Hureyre (ra) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Herhangi biriniz son rekâtte ki teşehhüdü bitirdiği zaman dört şeyden: Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölümün fitnelerinden ve Deccal’in şerrinden Allah’a sığınsın!’ buyurdu.” (Müslim 588/130, Nesei 1309, Albânî İrva 350)